“Yeni Neslin Çözmesi Gereken Bazı Noktalar Var”

“Yeni Neslin Çözmesi Gereken Bazı Noktalar Var”

Aslen Trabzonluyum ama 1969 senesinde askerlik hizmetimi bitirdikten sonra İstanbul’a geldim ve rahmetli Mustafa Dereli’nin yanında semt pazarlarında iç giyim alanında satış yapmaya başlayarak, sektörle buluşmuş oldum. 1977 senesine geldiğimizde ise Türen markasının temellerini attık. Tarakçı Cafer Sokak’ta bulunan Emekli Han’da, İbrahim Dereli ile beraber ortaklaşa açtığımız toptan satış mağazasıyla markaya bir vücut kazandırdık. İlerleyen dönemlerde bu ortaklığa kayınbiraderim Rahmi Civelek de katıldı. O dönemlerde fason olarak imal ettirdiğimiz Türen markalı ürünlerimizi Türkiye’nin dört bir yanında bayilerimiz aracılığıyla tüketicilerimizin beğenisine sunuyorduk. 1994 yılında ise artık kendi imalatımıza başlamanın zamanı geldiğini düşünerek, atölyemizi kurduk. 2020 yılına yeni girdiğimiz bu günlerde ise 2013 yılından itibaren üstlendiğimiz Cacharel markasının lisansörlüğü ile beraber, 18 ülkeye gerek kendi markalarımız gerekse dünyaca ünlü markaların iç giyim ve ev giyimi imalatı ile ulaşıyoruz. 43 yılı geride bıraktığımız bu serüven boyunca birçok değişime şahit olduk; işin imalat ayağındaki teknolojik değişimler, tasarımsal farklılaşmalar, hızlı moda, kişisel moda... Tabi ki, bu uzun yolculukta, dönemin getirdiği birçok zorlukla karşılaştık. Sonuçta bu sektörde sıfırdan başlayarak bu noktaya geldik. Bunun sıkıntısız olması mümkün değildi. Bizim kuşağımız 1980 ihtilali sonrasında yaşanılan çok ağır ekonomik zorlukları gördü, 1994 ve 2001 yılındaki ekonomik krizler, 1999 yılındaki Gölcük depreminin maddi ve manevi getirdiği kayıplar ve daha pek çok hem sosyolojik hem de ekonomik yıkım, markamızın tarihi içinde birer ayrı başlık olarak yer alıyor. Sektöre başladığımız o yıllarda, bugün geldiğimiz günleri hayal etmek kolay değildi. Ancak bu bir bayrak yarışı, mücadele hiçbir zaman bitmiyor. Bugün firmayı oğlum Mehmet Türen yönetiyor. Onu benim yaşadıklarımdan çok daha ağır zorluklar bekliyor. Dünya hızla dijitalleşiyor; hesaplamalası gereken parametre sayısı çok daha fazla.

Sektöre başladığımız o yıllarda, bugün geldiğimiz günleri hayal etmek kolay değildi. Ancak bu bir bayrak yarışı, mücadele hiçbir zaman bitmiyor. Bugün firmayı oğlum Mehmet Türen yönetiyor. Onu benim yaşadıklarımdan çok daha ağır zorluklar bekliyor. Dünya hızla dijitalleşiyor; hesaplaması gereken parametre sayısı çok daha fazla.

Diğer yandan gençlerin, hiç değişmeyecek olan ancak üzerine sürekli eklemeleri gereken parametreler var; kalite, konfor, müşteri memnuniyeti. Bugün bunların yanına bir de tasarım ve teknoloji eklendi. Tasarımın etkisi, sektörün rekabet anlayışını yeniden şekillendirdi. Teknoloji ise kimin kazanacağına birebir etki edebiliyor. Bu yüzden de yeni neslin işi daha zor. Sürekli güncel ve tetikte kalmaları gerekiyor.

"Rekabetin globalleştiğini kabul etmek gerekiyor"

Globalleşen dünyamızda bunun kaçınılmaz olduğu bir gerçek. Bunu kabul edip ona göre bir yol haritası çizmek gerekiyor. Firmalarımızın alt yapısını markalarımızın sınırları aşıp yabancıların memleketlerinde satış yapabilme noktasında hazırlamamız gerekiyor. Kısaca rekabeti sadece kendi ülke sınırlarımızda değil; diğer ülkelere, daha da rekabetçi hale gelerek taşımak gerekiyor. Yeni kuşak, sınırlarımız dışında sanal pazardaki gücünü de artırarak özellikle Avrupa ve Birleşik Krallık başta olmak üzere yeni operasyon alanları belirlemeli ve kendi markalarımızı buradaki tüketicilere ulaştırmanın yollarını bulmalıyız.

"Markalaşma sıkıntıları katma değeri düşüyor"

Sektörümüzün çözmesi gereken bir diğer nokta ise “markalaşma”. Bundan bir sorunmuş gibi bahsetmiyorum kesinlikle, yanlış anlaşılmasın. Bu, ihracatımızı, bilinirliğimizi ve sahip olduğumuz değerleri gösterebilmek için bir zorunluluk. Son yıllarda devletimiz de marka sayımızı ve marka bilinirliğimizi artırmak için ciddi destekler vermeye başladı. Markalaşma sürecinde yaşadığımız sıkıntılar, öncelikle yurt dışına sattığımız ürünlerin katma değerine etki ederek satış değerlerini düşürmekte. Bu bir süreç ve markamız bu süreci özellikle yurt dışı fuarları ve doğru yurt dışı operasyonları ile beraber aşmaya çalışıyor. Diğer markalar da benzeri yöntemler ile hareket ediyor. Daha önce de bahsettiğim gibi mücadele hiç bitmiyor. Sonraki nesillerin çözüm bulacağına inandığım en önemli konulardan bir tanesi de bu ve topyekün bir mücadele ile bunların da aşılacağına inanıyorum.

"2020’de normalleşme bekliyorum"

Geçtiğimiz iki sene hem Türkiye hem de dünya için zor bir yıl oldu ama bunda -özellikle hazır giyim sektöründe- son yıllarda tüm dünyayı saran tüketim çılgınlığının duraksamasının da büyük etkisi olduğunu düşünüyorum. 2020'yi ülkemizin ekonomik olarak biraz daha normalleşeceği bir yıl olarak görüyorum ama bunun tam anlamıyla tüketime yansımayacağını düşünüyorum. Tüketim anlayışında herkesin daha tedbirli olacağı günler bizi bekliyor. Burada bizlere düşen, özellikle ülkemizde insanlarımıza kaliteli ürünleri daha hesaplı bir şekilde sunmamız; buradan doğabilecek açığı da rekabet sınırlarımızın dışına taşıyarak doldurmamız gerekliliği.

İç giyim sektörünün yeni yayın mecrası TİGSAD VİZYON'un ikinici sayısı çıktı.